//--> ehlibeyt-mektebi - Ana Sayfa Şia Mektebi,Ehlibeyt,Ehlibeytiz,Caferi,Ehlibeyti Gönülden Sevenlerin Sitesi
» Ana Kategoriler
Allah (c.c)
Resulullah
Kur'an-i Kerîm
Hadisler
İslam Tarihi
Kadın ve Aile
Çocuk Eğitimi
Hat Yazıları
» Genel Kategoriler
İslam Alimleri
Mubarek Günler
Kısas ve Öyküler
Sağlık Bilgileri
Gençlik
Eklenecek

İçerik

Ehli Beytiz.Tr.Gg

Kadını toplumdaki yeri

KADININ TOPLUMDAKİ YERİ
 


İslam toplumundaki yeri
Dinimiz kadına çok değer vermiş, onu en yüksek dereceye çıkarmıştır. İslâmiyyetin kadına verdiği kıymeti hiçbir din, hiçbir düşünce vermemiştir. Kadının erkekle eşit olduğunu, erkeğin bütün haklarına mâlik olduğunu söyleyerek, kadına erkek işlerini yaptırmak insâfsızlıktır. Ona yapmıyacağı işleri yüklemek ağır işlerde çalıştırmak, kadına değer vermek değil, ona zulmetmek olur.
Dinimize göre, kadın çalışmak zorunda da değildir. Erkek akrabâsından, zengin olanlar kadına bakmaya mebcurdur. Yakın akrabâsı yoksa veya fakîr iseler. (Beytül-mâl) yâni devlet her türlü ihtiyâçlarını karşılar.

Evli ise, kocası her şeyi getirmek, her ihtiyacını görmek zorundadır.
İslâmiyyette kadın, geçim derdinden, düşüncesinden kurtulmuştur. O, çalışarak, didinerek para kazanmağa mecbûr değildir. Herşey ayağına gecektir onun. Çünkü o kadındır.
Fakat kadının, islamiyyeti, dînini, îmanını, farzları, ibâdetleri, harâmları öğrenmesi farzdır. Babasının veya kocasının, bu ilimleri öğrenmesi lâzımdır ona. Öğretmezlerse, büyük günâha girerler. Kadının gidip dışardan öğrenmesi lâzım olur. Dinimiz kadına çok değer verdiği için, işlerini kolaylaştırmıştır onun. Kısacası kadının yapmak zorunda olduğu iki işi var: Birisi, dinin emirlerine uymak, birisi de kocasının meşru emirlerine yerine getirmek. Hepsu bu kadar.
Bugün için beytül-mal olmadığına göre, bakacak kimsesi olmadığında kadın ne yapacak? diye bir soru akla gelebilir.
Bir kere, mecburiyet başkadır, emir başkadır, izin başka başka şeylerdir. Yâni, kadın çalışmaz denilirken, çalışması yasaktır, çalışmamalıdır, denmek istenmiyor... Çalışmak zorunda değildir deniliyor. Yâni kadın çalışmak için zorlanamaz... Öyleyse, kimsesi olmayan müslüman kadın, bugünkü şartlarda, ticâret, fen, san'at ve zirâ'at ile uğraşmağa nasıl mecbûr değil ise, bunlarla meşgûl olması, para kazanması da, yasak ve günâh değildir. Meselâ Hadîce-ül-kübrâ validemiz dahi, meşgûl oluyordu... Kâtibleri, memûrları, hizmetçileri çoktu. Hattâ bir kerre, sevgili Peygmaberimizi ticâret kâfilesine reîs, başkan tayîn etmişti.
Yalnız, kadın, yukarıda saydığımız işlerle meşgûl olurken veya ilim öğrenirken, harâmdan kesinlikle sakınması lâzım. Günah işlememesi lâzım. Meselâ, müslüman kadının başı, kolları, bacakları açık olarak sokağa çıkması harâmdır, günâhtır. Hele bir de buna önem vermezse, aldırış etmezse îmânı gider.
Kadının yapacağı günâhlardan, ona izin veren veya yaptığına razı olan erkekler de cezâ görecektir. Günahına ortak olur. Fakat, erkeğin günâhları, kadına yüklenmez. Bakınız, dinimiz burada da kadına sorumluluk yüklememiştir. İslâmiyyette kadın, harbe de gitmez. Dünyada râhat ve mesûd olduğu için, Cennete gitmesi de çok kolaydır onun. Peygamber efendimiz ne buyuruyor kadınlar için?
“Dört şeyi yapan, yâni kocasına hıyânet etmiyen, beş vakit namaz kılan, Ramazan-ı şerîfte oruç tutan ve başkasına, açık olarak görünmiyen kadın Cennete gidecektir.”
Çünkü, doğru kılınan namaz, insanı günâh işlemekten korur ve İslâmın şartlarını yerine getirmek sevgisini hâsıl eder.
Peygamber efendimizin hicretin onuncu yılı, son haccında, son hutbesi, “Kadınlarınıza eziyet etmeyiniz! Onlar, Allahü teâlânın sizlere emânetidir. Onlara yumuşak olunuz, iyilik ediniz!” olmuştur. İslâmiyyette, dinimizde evlenmek, bir kızı mes'ûd etmek, ibâdettir ve bütün nâfile ibâdetlerden daha sevâbdır.
Bazıları "Kadının kapanması, ona eziyet oluyor. Kapanmanın namusla ilgisi yoktur." diyorlar. "Eğer, küçük yaştan itibaren, kız erkek beraber bulunursa

birbirlerine alışır ileride kadının başına kötü iş gelmez. Ayrıca, bu bir kültür meselesidir. Kültürlü olan kadın erkek, belli seviyede görüşmesini bilirler." diyorlar.
Bu sözlerin ne kadar basit bir yaklaşım olduğunu söylemeden önce, şunu ifade edelim. Dinimizin emirlerini bir şeye bağlamak, sadece o iş için olduğunu söylemek yanlış olur. Dinimizin emirlerinde bir değil birçok hikmet vardır. Neticede iyi dikkat edilirse, her emir mutlaka faydasınadır kişinin. Dinimizin hiçbir zararlı emri yoktur. Hiç kimse, dinin şu emri zararlıdır, diyemez diyememiştir de. Zaten demesi de mümkün değildir.
İslâmın dışında, rahat huzur aramak, seraptan su beklemek gibidir. Yâni hayaldir. Hayal peşinde koşmaktır.
Avrupa'da ve sosyete hayâtı bulunan yerlerde sevgi denilen şey yoktur. Çünkü, her tarafa kadınlar, kızlar serpilmiştir. Hâlbuki islâm memleketlerinde, bir erkek, evleneceği kadını görür beğenir, bir başkasını da görüp beğenerek, ilk hanımına ihanet etme durumuna düşmez... Müslüman kadın da öyledir...
Kapalı 80 yaşındaki müslüman kadının nurânî bir yüzü vardır. İnsan bakınca, igrenme gibi bir durum olmuyor. Aksine insan huzur buluyor. Fakat, Avrupa'dan gelen 70'lik 80'lik kadınlara bakılırsa, yüzleri buruşuk buruşuktur.
Güzelliğine güvenen, güzelliğini ön plana çıkartan ve bunun için de güzel olmağa çalışan kadınların güzelliği de yaşlandıkça azalıyor. Hele pudra, ruj, boya kullanan kadınların derileri aşınarak daha çabuk çirkinleşiyorlar. Boya kullanmandığı gün yüzleri buruşuk oluyor. Erkeklerin şehvani bakışları, kadında zamanla, manevi bir çirkinlik hasıl ediyor. Böyle kadınların güzelliği yaşlandıkça kayboluyor. Müslüman kadınlarınınki ise, yaşlandıkça güzelleşiyor. Çünkü, o başkalarına güzel görünmek endişesiyle yüzünü, o mahvedici şeylerle tahrip etmemiştir...
Bunun için, her sabah kalkınca, saatlerce ayna karşısında, tuvalet, makyaj yapmak zorunda kalıyorlar. Makyaj yaptıkça, daha da yıpranıyor ve ileride daha da çirkinleşiyorlar. Güzel kadınlar, kızlar tezgahtar olarak çalıştırılıyor. Burada da kadını istismar var. Kadını ticari bir emtia olarak kullanmak düşüncesi var.
İslamiyete göre, kadınların, kızların, yabancı erkeklere örtüsüz görünmesi, erkeklerin de bunlara bakması harâmdır, büyük günâhtır. Harâm vâsıtası ile dünya malı kazanmak müslümana yakışmaz. Böylece kazanılan malların faydası ve bereketi olmaz. Harâma ehemmiyyet vermiyenin îmânı gider.
Hazret-i Âişe validemizin kızkardeşi Esmâ, Resûlullahın yanına geldi. Arkasında ince elbise vardı. Derisinin rengi belli oluyordu. Resûlullah efendimiz mübârek yüzünü çevirdi ve:
“Yâ Esmâ! Bir kız, namza kılacak yaşa geldiği zaman, onun, yüzünden ve iki elinden başka yerlerini erkeklere göstermemesi lâzımdır.” buyurdu.
Bu hadîs-i şerîften anlaşılıyor ki, kadınların yabancı erkekler yanına açık saçık çıkmaları büyük günâhtır.

Bunları söylemekten maksat, açık gezen kadınları aşağı, kötü, kapalı kadınların her yönü ile iyi kimseler olduğunu söylemek değildir. Müslüman, açık gezenleri, içki içenleri, dine aykırı iş yapanları görünce, onlara acır, imkân bulursa tatlı sözler ile nasîhat verir. Hiç olmazsa, zararlı yoldan kurtulmaları için duâ eder. Günâh işliyeni görünce, kendi günâhlarını hâtırlar. Başkalarını ayıplamak, kötülemek, gıybet etmek harâmdır. Onların günâhlarından daha büyük günâh işlemiş olur. Müslümanın maksadı herkese iyilik yapmak olmalıdır.
Bâzıları, "Umacı gibi, örtünmüş kadını görmek, insana sıkıntı veriyor. Süslü, açık, güzel kadına, kıza bakmak ise, insana ferahlık, neş'e veriyor. Güzel bir çiçeğe bakmak, koklamak gibi tatlı oluyor." diyorlar.
Burada bir incelik var. Çiçeğe bakmak, onu koklamak rûha tatlı gelmektedir. Rûhun Allahü teâlânın varlığını, büyüklüğünü anlamasına, O'nun emirlerine uymasına sebep olmaktadır.
Fakat, açık, süslenmiş kadına bakmak ise, nefse hoş gelmektedir. Kulak, renkten zevk almaz. Göz de sesten zevk almaz. Çünkü, anlamazlar. Nefs Allahü teâlânın düşmanıdır. Zevklerine kavuşmak için her kötülüğü yapmaktan çekinmez. İnsan haklarını, kanûnları çiğner. Onun zevklerinin sonu yoktur. Kıza bakar, hatta onunla buluşmak, beraber olmak ister.
Bunun içindir ki, nefslerin taşkınlıklarını önlemek için yapılır bütün kanûnlar... Nefsin taşkın istekleri, insanı felakete, hastalıklara, âile fâcialarına, sürüklemektedir. Allahü teâlâ, bu fâcialara mâni olmak için, kızların açılmalarını, yabancı erkeklere yaklaşmalarını, içkiyi, kumarı yasak etmiştir. Nefslerinin esîri olanlar, bu yasakları beğenmiyorlar.
Birçokları, bilhassa Batı fikirli din bilgisi olmıyan kimseler de diyorlar ki: "Gençler önceden görüşür, flört ederse, birbirini yakından tanıma imkanları olur. Eğer huyları, anlayışları farklı ise evlenmeden önce daha işin başındayken, işi bitirmiş olurlar." diyorlar.
Fakat tatbikatta hiç de böyle olmadığı ortaya çıkmaktadır. Bugün en çok boşanma batı ülkelerinde olmaktadır. Bu gerçek, bu tür firiklerin yanlış olduğunu ispata kafidir.
İki taraf da birbirlerine hoş görünmek için berâber bulundukları sırada, gâyet ihtiyâtlı davranıp, kötü huylarını birbirlerine hissettirmemeğe çalışır, birbirlerini aldatırlar. Bunun içni, gençlikten gelen duyguların ve şehvânî kuvvetlerin tesîri ile, önceden tanışmalarının faydası olmaz. Bunun da delîli, Hıristiyan âilelerin çoğunda, evlendikten sonra görülen hoş olmıyan hâllerdir.
Her memlekette, bilhâssa Avrupa'da, sâdece hanımı ile ömrünün sonuna kadar berâber yaşayıp, başka bir kadınla ilgisi olmamış güçlü, kuvvetli kimse pek azdır. Orada, kendi hanımı ile berâber oturmak ayıp olduğu için, herkes hanımını başka bir erkekle oturtur. Kendisi de, bir başkasının hanımını alarak dans ederler. İnsana, nefsinin îcâbı zamanla her şeyden bıkkınlık ve usanç gelir. Hani derler ya, "Bal yiyen baldan usanır." Bunun gibi, bir kimsenin hanımı, ne kadar güzel olsa, zaman ile başlangıçtaki muhabbet azalır.

Böyle bir görüşmede, gerek erkek, bir diğer kadına ve gerek kadın, bir diğer erkeğe çâresiz meyleder. Bunun için Hıristiyan memleketlerinde, kadınlar ve erkekler, birbirleri ile karıştıkları, görüştükleri ve konuştukları için, zina etmeden ömür geçirmiş bir erkek ve kadın pek nâdir bulunur.
Müslüman hanımlarının durumuna gelince, müslümanların hanımları, ırz, nâmûs ve hayâ sâhibi olarak, kocalarının yanında ve her yerde muhterem olduğundan, onları böyle tehlikelere ve hakâretlere lâyık görmezler. Herkes, en çok sevdiği ve kıymetli olan şeyleri kendi nefsi için sakladığı gibi, müslümanlar da, kendilerine her şeyden kıymetli, azîz ve muhterem bildikleri hanımlarını uçan kuştan esirgerler.
Bu ise, muhabbetin, sevginin çokluğundandır. Avrupalılar, bu husûsta ahlâk ve nâmûs duygusundan uzaklaşmışlardır. Erkeğin, hanımını veya kadının kocasını kıskanması, çok gülünç ve alay konusu olan bir ahmaklık kabûl edilmektedir. O hale gelmiş ki, bir kimse hakkında, filan kıskanç imiş denilince, terbiyesiz ve ahmak sayılır. Batı ülkeleri, Müslüman ülkeleri de kendilerine benzetmek istiyorlar. Bütün gayretleri bundandır. Çeşitli isimler altında, dernekler kurup asil milletimizi kendi ahlâksızlıklarına alıştırmak istiyorlar. Hadîs-i şerîfte, “Hayâ îmândandır.” buyuruldu. Maksatları önce hayayı yıkmak sonra da dini, îmânı...
Bugun Toplam Ziyaretçi Sayısı 3 ziyaretçi (15 klik) Sitemizi Ziyaret Etti Ehlen Ve Sehlen
» Kısa Yollar

------
» Veda Hutbesi

Veda Hutbesi

Bismillahirrahmanirrahim

EY İNSANLAR!

Sözümü iyi dinleyiniz.Bilmiyor um, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha birleşemeyeceğiz.

İNSANLAR!

Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur.


ASHABIM!

Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildiren kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlıyarak muhafaza etmiş olur.


ASHABIM!

Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin. Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Lâkin borcunuzun aslını vermek gerektir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Allah'ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahilliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fâiz deAbdulmuttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir.

ASHABIM!

Cahilliyet devrinde güdülen kan dâvâları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu (amcazadem) Rebia'nın kan davasıdır.


İNSANLAR!

Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hakimiyet kurmak gücünü ebedi suretle kaybetmiştir. Fakat siz; bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız!

İNSANLAR!


Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzeridne hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki

hakkınız, onların, aile yuvasını, hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe döğüp sakındırabilirsiniz. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, memleket göreneğine göre, her türlü yiyim ve giyimlerini temin etmenizdir.


MÜ'MİNLER!


Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah Kitabı Kur'andır.

MÜ'MİNLER!

Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman müslümanın kardeşidir, böylece bütün müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz başkasına helal değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile kendisine vermiş olsun...


ASHABIM!

Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.

İNSANLAR!

Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.

İNSANLAR!

Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur.

İNSANLAR!

Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?

"-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.)

Şahid ol yâ Rab!

Şahid ol yâ Rab!

Şahid ol yâ Rab!

» Ana Menü
» Ana Sayfa
Forum
Haberler
Dini Programlar
Dini HikayeLer
Sahabe Hayatları
Sohbet
Dini Ve GeneL Resimler
Dini FiLimLer
İlahiler
Link Listesi
Ziyaretçi Defteri
» DosT SiteLer
Gececi40
Html Banker
Mert Köseoğlu Blog
HellBas
Dkner.Tr.Gg
Destekliyoruz
Hagika
Mat- Özel Ders
EkleneCek
EkleneCek
EkleneCek
» CopyrightAna SayFaya Git
;
EmruLLaH Candan | aLi Candan | Ehlibeytiz.Tr.Gg

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol