Ehli Beytiz.Tr.Gg
ayetlerledin
KURAN AYETLERİNE GÖRE DİN
DİNİN KAYNAĞINI BELİRLEMEK
Bu farklılıkları ortaya çıkarmak için önce dinin kaynağını belirlemek gerekir. Kuran’ın, dinin tek kaynağı olduğunu anladıktan sonra bize din adına yöneltilen soruların cevaplarını, delillerini Kuran’dan arayacağız. Örneğin biri bize haremlik-selamlık şeklinde kadınların erkeklerle ayrılması dinde var mı diye sorarsa, Kuran’ı okuyup inceleyeceğiz ve böyle bir yasağı bulamadığımızdan dolayı dinde böyle bir yasağın olmadığını söyleyeceğiz. Oysa geleneksel din yapısını savunanlar dini Kuran’dan değil, ilmihal kitaplarından, şeyhlerinden ve uydurmalarla dolu hadislerden öğrenmektedirler. Kuran’ın dışındaki bu kaynaklara göre ise haremlik-selamlık dinin bir şartıdır, farzdır. (Sırf Kuran’dan dini anlamanın örnekleri için bakınız 35.,37.,38. bölümler)Tüm bunları incelediğimizde tüm sorunların çözümü olan şu temel soru karşımıza çıkıyor: “Kuran, dinin kaynağı olarak yeterli mi?” Kuran yeterlidir. Çünkü eksiği, gediği yoktur ve din adına tüm izahları kapsar. Üstelik Kuran, dinin tek kaynağı olduğunu ve her şeyi açıkladığını kendisi söyler. Oysa karşıt görüşte olanlara göre Kuran’ın yanında hadis, icma ve kıyas olmazsa din eksik olur. Bunlardan Kuran ve hadis temel kaynak olarak alınır. Biz kitabımızda hadis diye adlandırılan Kuran dışı sözlerin güvenilir olmadığını ispatlamaya ağırlık vereceğiz. Çünkü hadislerin bile Kuran’ın yanında Kuran’a ilaveler yapan ikinci bir kaynak olamayacağını gösterirsek diğerleri otomatik olarak devre dışı kalacaktır. (Diğer kaynakların tahribatını anlamak için özellikle kitabımızın 14. Bölümünü okumanızı tavsiye ederiz). Kuran gelenekçi İslamcılara göre yetersizdir. Aslında Kuran’ın yeterliliğini ispat etmeye sadece kitabın bu bölümünde Kuran’dan alıntı yaptığımız ayetler bile yeterlidir. Kuran’ın yeterli olduğunu, her şeyi açıkladığını ve gerekli teferruatları verdiğini başta Kuran’ın kendisi söylemektedir. Kuran dışında diğer kaynaklara ihtiyaç olduğunu söyleyerek Kuran’ı yetersiz ilan etmek, başta Kuran’ın bu ayetlerine karşı gelmektir. Fakat biz sırf bu ayetler bile delil olarak yeterlidir deyip geçmeden, Kuran’ın din konusundaki otoritesine eş koşulan hadislerin (sözlerin) nasıl çelişkili, mantıksız ve Peygamber’e iftira olduklarını da örnekleyerek, Kuran dışındaki dini arayışların hatasını her yönden göstereceğiz.
KURAN’I YETERSİZ GÖRENLER
Kuran’a yeterince güveni olmayanlar; falanca mezhepten, filanca tarikattan olduklarını söyleyerek görüşlerimize karşı çıkanlar olacaktır. Hadisçiler, hadis kitapları bilinmeden, fıkıhçılar fıkıh kitapları olmadan, tefsirciler bol hadisli tefsirler okunmadan İslam bilinemez, halk dini anlayamaz demeye devam edeceklerdir. Din tüm insanların anlaması için mi yoksa sadece üç dört kişinin anlaması için mi indirildi? Peygamber’imizin mezhebi var mıydı? Dört halifenin mezhebi neydi? Kuran’da Hanefilik, Şafilik, Alevilik, Şiilik, Vahhabilik şeklinde mezhepler mi var, yoksa tek bir dinden mi bahsediliyor? Kuran dinin rehberi diye kendinden mi bahsediyor, yoksa Buhari’den Müslim’den, Oniki İmam’ın eserlerinden, ilmihallerden, Muvatta’dan mı bahsediyor? Kuran ayetlerini inceleyip, bu soruların cevabını bulalım ve Kuran’ın dinin tek kaynağı olarak yeterli olup olmadığını tespit edelim.Görüldüğü gibi ayette Kuran’ın her şeyi açıkladığı, bizi doğruya ilettiği söylenmektedir. Kuran her şeyi açıklıyorsa Buhari, Müslim diye kaynaklara, ilmihal kitaplarına ne gerek var? Allah her şeyi Kuran’da açıkladığını söylerken niye hâla Hanbeli, Şafi , Şii, Hanefi, Caferi, Maliki diye mezheplerden medet umuyoruz? Neden Allah Kuran’da bize Müslüman (İslam olan) diye isim takmışken Sunni, Şii, Hanefi, Şafi diye isimleri kullanıp Allah’ın bize verdiği ismi yetersiz görüyoruz?
HÜKÜM YALNIZ ALLAH’INDIR
27-Rabbinin kitabından sana vahyedileni oku. O’nun kelimelerini değiştirecek hiçbir kudret yoktur.
Hüküm Allah’tan başkasına bırakılırsa, dosdoğru dinden sapılmış olunur. Mezhep içtihatlarıyla, icma, kıyas başlıklarıyla veya hadislere dayandırılarak verilen hükümler Allah’ın hükmü değildir. Bu mezhepleri dine eşitlemek, Allah’ın hüküm koyucu yetkisini başkasına vermek demektir. Allah’ın hüküm konusunda hiçbir ortağı yoktur. Kişilerin şahsi hükümleri din olamaz. Kehf suresi 27. ayetten Allah’ın hükmüne uymanın Allah’ın vahyine uymakla yerine getirilebileceğini anlarız. Allah’ın kelimelerini değiştirebilecek kimse yoktur, ama mezhepler nasih mensuhla (25. Bölümü okuyunuz), uydurma hadislerle Allah’ın hükümlerini değiştirmeye yeltenmişlerdir. Allah’ın hükümleri Allah’ın vahyi olan Kuran’dadır.
Zaten Allah’ın sözü olduğu iddia edilebilecek başka bir kaynak yoktur ki bu kaynağın Allah’ın hükmünü kapsadığı iddia edilebilsin. Hükmün yalnız Allah’ın olması (12 Yusuf Suresi 40) ve Allah’ın hükmüne kimsenin ortak kılınmaması (18 Kehf Suresi 26) için Allah’ın hükümlerinin hepsini içeren Kuran’ı dinin tek kaynağı yapmak zorundayız. Eğer Allah’ın hükmü olmayan, Allah’ın olmayan kitapları, dini hüküm kaynağı yapıyorsak (İster mezhep ilmihali, ister hadis kitabı olsun) Allah’ın kitabı Kuran’la çeliştiğimizi bilmeliyiz. Bu kitapların Buhari, Müslim, Ebu Davud gibi adları ve mezheplerin Hanefi, Şafi , Caferi gibi adları, bu hükümlerin sahiplerinin Allah değil, bu şahıslar olduklarını daha baştan adlarıyla ortaya koymaktadır.
Allah’ın dini, Kuran’ın indirilmesinin bitişiyle Peygamber’imiz hayattayken tamamlanmıştır. Kuran yazdırılmış, ezberlenmiş ve başı sonu belli bir kaynak olarak rehberimiz olmuştur. Peygamber döneminde yazılması yasak olan hadisleri toplayan kitaplar Peygamber’in vefatından 100-200 yıl sonra ortaya çıkmaya başlamıştır. Kuran’ın ayetine göre Allah’ın sözleri değiştirilemez bir şekilde tamamken, nedense insanlar bununla yetinmeyip yeni sözler aramışlardır. Bu zihniyete göre İmam Şafi’nin içtihatları, Oniki İmam’ın fetvaları veya Hanefi imamların izahları ile din tamamlanmıştır. Bunlara göre din daha evvel tamam değildir ki bu şahısların yorum, içtihat ve izahları insanlara gereklidir. Ayrıca geleneksel İslam’ın savunucuları bununla da yetinmeyip, nasih-mensuh kılışı izahları sonucunda hadislerle Kuran’ın izahlarını iptal edip, yerine kendi izahlarını ve hadisleri koymuşlardır (Bakınız 25. ve 26. Bölüm). Böylece Allah’ın sözlerini değiştirebilecek hiç kimse olmadığıyla ilgili olan yukarıdaki ayetle çelişmişlerdir.
KURAN HER DETAYI İÇERİR
Allah size kitabı detaylandırılmış bir halde indirmişken Allah’ın dışında bir hakem mi arayayım?6- Enam Suresi 114
Kuran ana konuları verip, yan konular için bizi başka kitaplara, şeyhlere, ilmihallere, kütüb-i sitteye havale etmiyor. Kendisinin detaylandırılmış olduğunu söylüyor. Eğer ki bir yasağı, detayı, ibadeti Kuran’da bulamazsak; bu, o yasağın, detayın, ibadetin dinimiz ile alakası olmadığı anlamına gelir. Örneğin ipek giymek veya midye, karides yemek ile ilgili Kuran’da bir ifade olmaması, ipeğin giyilebileceğini, midye ve karidesin yenebileceğini gösterir. Kuran’da bir fiilin yapılmamasına dair izah aramak gerekir, yapılması gerektiğine dair izaha gerek yoktur. Örneğin ipeğin giyilmesinin yasak olduğuna dair izahın bulunamaması yeterlidir. Ayrıca ipek giyilebilir manasında bir ayete gerek yoktur. Bu mantığı şu ayette de gözlemleyebiliriz.
Allah kullarına güçlük çıkarmak istemediği için birçok konuda açıklama yapmamıştır. Eğer açıklama yapsaydı, o konularda da üzerimize sorumluluk binerdi. Allah birçok ayette dinin kolay olduğunu, insanlara güçlük çıkarmak istemediğini söylemektedir. Oysa hadis uydurucuları ve mezhepçiler sanki Allah unutmuş gibi Allah’ın açıklama getirmediği konuları açıklayarak, din adına zorluklar üretmişlerdir. Dinin yasakladığı her şey kötüdür, ama din her zararlı fiili yasaklamak zorunda değildir. Dinin açıkladığı hususları yerine getirmek bir sorumluluktur. Bu yüzden, dinde açıklanmayan hususların Allah’ın bize verdiği özgürlük alanları olduğunu anlamalı ve acilen Kuran dışında dine yapılan ilaveleri temizlemeliyiz.(Geniş bilgi için 39. Bölümü okuyunuz)
ALLAH UNUTMAZ
Rabbimiz Allah, her şeyi bilir ve bu, bizim din adına tüm ihtiyaçlarımızı bildiği anlamına gelmektedir. Allah’ın açıklamadığı konular haşa unutkanlığından değil, bizi o konularda özgür bırakmak istemesinden kaynaklanır. Allah’ın açıklamadığı konuları açıklayarak dine yeni ilaveler, yeni detaylar getirenler, kendilerini Allah’tan daha mı akıllı sanıyorlar, yoksa bu ayeti ve Allah’ın kainattaki tüm ayetlerini görmezlikten gelip, Allah’ın indirdiğinin kendilerince eksiğini mi kapıyorlar? Örneğin; Allah kadına “Şuradan şuraya kadar örtüneceksin” şeklinde bir üniforma tarif etmemişken, bu üniformayı Allah adına tarif etmiş olanlar ne yapmak istediler? Niye Allah’ın kitabı Kuran’ı yetersiz görüp kendi görüşlerini dine soktular? Bu soruların niyesi belki tartışılır ama Kuran’da olmayan izahların dinde olmadığı, bu örnekte görüldüğü gibi kadına bir üniforma biçmenin Allah’a, Kuran’a, dine iftira olduğu tartışılamaz. (Bakınız
17.,18. Bölüm)
Ne yazık ki geleneksel İslamcılara Kuran yetmiyor, yetmiyor, yetmiyor... Ne yapıp edip, gerektiğinde ayetleri çekiştirip, içinde binlerce uydurma olan hadisleri, dine ilave bir sürü hükmü uyduran mezhep imamlarının görüşlerini din diye yutturmak isteyenlere, Kuran yetmiyor. Çünkü Kuran kadını gelenekçilerin istediği gibi kapatmıyor, haremlik-selamlık yapmıyor, sanata, heykele yasak getirmiyor, sarığın, sakalın, cübbenin, Arap geleneklerinin makbul olduğunu söylemiyor. Bu yüzden birçok kişi Kuran Müslümanı olmaktansa Hanefi, Şafi , Şii olmayı tercih ediyor. Çünkü Kuran’da olmayan bu yasaklara, bu örf dinselleştirmeciliğine, bu mezhepler geçit veriyor. Kişiler Kuran’ı açıp dini öğreneceklerine, kafalarında din oluşturup Kuran’da arıyorlar, sonra bu dini Kuran’da bulamayınca, bak Kuran eksikmiş diyorlar. Ne yazık ki yukarıdaki ayette
geçtiği gibi bazı dinsizlere de, bazı dincilik şampiyonlarına da Kuran yetmiyor.
EKSİKSİZ KİTAP
Allah Kitap’ta eksik olmadığını söylerken, Kuran’ı ölülerin arkasından okunan bir kitap gibi kullanıp, Kuran’ın manasından çok musikisine önem verenler, ne yazık ki bu ayetlerin manasını anlayamıyorlar. Kuran’ın yerine ilmihal kitabını, mana yerine musikiyi, canlılar yerine ölüleri, Kuran İslâm’ı yerine mezheplerin İslâmı’nı ön plana alanlar Kuran’ı, manayı ve canlıları ön plana almadıkça bu ayetlerin açık manasını da anlayamayacak gibi gözüküyorlar.
155- Hiç mi hatırınıza getirmiyorsunuz?
156- Yoksa sizin apaçık olan bir deliliniz mi var?
157- Şayet doğru söylüyorsanız kitabınızı getirin.
37- Yoksa okuyup, ders almakta olduğunuz bir kitabınız mı var?
38- İçinde keyfinize uyanın sizin olduğu.
Ayetlerden, dini hükümlerin Allah’ın indirdiğine dayanması gerektiğini görüyoruz. Allah’ın indirdiği kitaba dayanmayan hükümler, dinen temelsizdir. Yani dinen bir hüküm oluşturmazlar. Eğer Peygamber’in bir söz veya davranışı Kuran’a ilave bir hükme delil gösteriliyorsa, bilin ki o hadis ya Peygamber’e iftiradır, ya da Peygamber’in şahsi tercihi olan, dinen hüküm ifade etmeyen bir mesele dinselleştirilmiştir. Maide Suresi 49. ayetten anladığımız üzere Peygamber sadece Kuran’la hüküm verir ve sonuç olarak Kuran’da tüm dini hükümler vardır. Bir tek Kuran’ı dini kaynak yaparsak başka bir kaynağa, otoriteye ihtiyaç duymadan dinimizi buluruz. (Allah’a ve Peygamberlerine itaat konusunu 27. Bölümde anlatacağız)
Kuran’ın sıfatlarından biri olan "Mübin", “beyan” kökünden olup apaçık, açık açık gösteren manalarına gelmektedir. Aynı ifadeye 27-Neml 1, 28-Kasas 2, 26-Şuara 2 gibi ayetlerde de rastlarız. Kuran’ın apaçık olduğunu ifade eden bu ayetler, Kuran’ın tek başına anlaşılamaz olduğunu, ancak hadislerle, esbab-ı nuzul hikayeleriyle, mezhep imamlarıyla Kuran’ı anlayabileceğimizi söyleyenlere cevap vermektedir. 27-Neml Suresi 79. ayette ise Peygamberimiz’e “Sen mübin gerçek üzerindesin.” deniliyor. Peygamberimiz’in insanlığa tanıttığı gerçeğin açıklayıcısı Kuran’dır. Bu yüzden Peygamberimiz’e izafe edilen her şey ancak Kuran’dan onay aldığı takdirde geçerlidir. Mübin olan Kuran; hem dini, hem Peygamber’i tanımamızda hepimize tek başına yeterlidir.
KURAN’A UYAN PEYGAMBER’E DE UYMUŞ OLUR
Ayetlerde görüldüğü gibi, Peygamber’in açıkladığı ve uyduğu vahiy Kuran’dır. İnanmayanların reddettiği, değiştirilmesini istedikleri de Kuran’dır. Peygamber’in vazifesi kendisine vahiy olarak gelen Kuran’ı okumaktır. Peygamber’e uymak; Kuran’a uymak, Kuran’ın sistemine göre inanmak, hareket etmek ve yaşamaktır. Peygamber’imiz Kuran’da en çok “Resul” kelimesiyle tanıtılır. Resul Türkçe’de “elçi” kelimesinin karşılığıdır ki Allah bu kelimeyle, Peygamberimiz’in vazifesi olan Allah’tan aldığı mesajı insanlara iletmeyi vurgular. Ayetlerden gördüğümüz gibi bu mesaj Kuran’dır. Başka hiçbir kaynağa, hiçbir kitaba gönderme yoktur. Allah, Kuran dışında başka uyulması gereken vahiyler, kaynaklar olsaydı, onları da belirtir, onlara da uymamızı isterdi. Oysa bugünkü manzaraya baktığımızda yüzlerce cilt hadis ve fıkıh kitabının dinin kaynağı sayılarak Kuran’a eş koşulduğunu görüyoruz. Böylece Kuran’ın din konusundaki otoritesi ve kaynaklığı %100 iken, Kuran birçok kaynağın arasındaki bir kaynağa indirgeniyor. Öyle ki Kuran’ın oluşturulan bu yeni yapıda hacim olarak payı %1’in bile çok altındadır. Gördüğümüz tüm bu ayetler, Kuran’ın değerini düşüren, Peygamber’e yalan sözler(hadisler) atfeden, Peygamber’e iftira eden bu mantığa karşı çıkar.
KURAN KARANLIKLARDAN AYDINLIĞA ÇIKARIR
5- Aziz ve Rahim’ in indirdiği üzerindesin.
Bu kitap (Kuran) insanları karanlıktan aydınlığa çıkarır. Allah’ın indirdiği (Kuran) üzerinde olan dosdoğru yol üzerinde olur. Kuran’a uyanlar bu ayetler gibi birçok ayetten güç ve destek alırlar. Peki Fetavayı Hindiyelere uyanlar, Tirmizi, Muvatta, Buhari, Müslim gibi kitaplara uyanlar ve bunları Kuran gibi dinin kaynağı gösterenler, böylece Kuran’ın dindeki tekelini bozma girişiminde bulunanlar nereden güç ve destek alıyorlar? Kuran, Peygamber döneminde yazıldı, ezberlendi. İçinde hiçbir çelişki ve mantığa aykırılık yoktur. Diğer hiçbir kaynak, Peygamber hayattayken yazılmadı. Üstelik ileride hadisleri ve mezhepleri inceleyen bölümlerde göreceğimiz gibi bu izahlar Kuran’la, kendi aralarında ve mantıkla çelişirler. Nerede çağın ve aklın çok önünde olan Kuran; nerede çağın gerisinde, İslam’dan insanları kaçırmış uydurma hadisler ve mezhepler? (4. Bölümden 12. Bölüme kadar Kuran’a eş koşulan izahları inceleyip, dinin kaynağı olmaya lâyık olmadıklarını göstereceğiz.)
YAHUDİLERDE VE HIRİSTİYANLARDA DA AYNI TİP DEJENERASYONLAR VAR
Allah evvelki din sahiplerine de Peygamberleri aracılığıyla kitaplar, sayfalar indirmiş ve kitaplarına uymalarını söylemiştir. Yahudiler Kuran gibi detaylı ve her şeyi açıklayan Tevrat’ı aldılar. Ancak Allah’ın sözleriyle yetinmediler. Bakara Suresi 67. ile 71. ayetler arasında gördüğümüz Yahudilerin teferruat sever yaklaşımları Hz. Musa’nın vefatından sonra da devam etti. Bu tavırları sonucu Mişna (Söz, Hadis) ve Gamara (Pratik, Sünnet) denilen dini kaynaklar ürettiler. Hadis ve sünnet adı altında kutsala fatura edilen uydurma dolu izahlarla dini teferruata boğma, bir tek bizim dinimize özgü değildir. Kuran, Hıristiyanların Hz. İsa’yı ve din adamlarını rabler edindiğini söyler ve dine ilave olarak uydurdukları ruhbanlığa sonra kendilerinin de tam olarak uyamadığını anlatır. Kuran’da tüm bu kıssalar bize öğüt almamız için açıklanmıştır. Oysa kendini dinde otorite ilan eden bazıları “Bu Hıristiyan ve Musevilere olmuş, bize olmaz” diyerek sanıda bulunmaktadırlar. Acaba Kuran’dan bir delilleri var mı? Tabi ki yok. Zaten delil yerine sanı ile konuşmaya meraklı bu otoritelerin(!) delile ihtiyacı yoktur. Çünkü kendileri ve evvelki otoriteleri zaten delildir. Bu tipler kelle saymaya çok meraklıdır. Bunların çoğu “Bu kadar insan böyle diyor siz onlardan daha mı akıllısınız?” izahıyla geleneklere, kelle sayım sonucuna güvenirler. Hıristiyanların çoğu “Hz. İsa Allah’ın oğlu” derken, bunun bir mecaz olduğunu, Allah’ın oğlu olamayacağını, Hz. İsa’nın sadece Allah’ın sevgili bir kulu ve Peygamber’i olduğunu söyleyen Hıristiyanlar da vardır. Peki bu azınlık Hıristiyanlar mı, yoksa Hz. İsa’nın Allah’ın oğlu olduğunu iddia eden, Katolik ve Ortodoks din adamlarını rabler edinmiş bu çoğunluk mu haklıdır? Üstelik Hz. İsa’nın Allah’ın oğlu olduğunu iddia edenlerin sayısı geleneksel İslam’ı savunanlardan çok daha fazladır. Hıristiyan çoğunluk: “Bakın ne kadar çok kişi Hz. İsa’yı Allah’ın oğlu kabul ediyor. Bizim saintlerimiz, evliyalarımız çok fedakâr, çok büyük adamlarmış. Onlar böyle diyor yanılıyor da, siz üç beş adam bizim saintlerimizden, mürşidlerimizden, papazlarımızdan daha mı iyi biliyorsunuz?” demektedirler. Geleneksel İslam’ı savunanların izah tarzıyla bunların tıpatıp aynı olması hiç de şaşırtıcı değildir. Çoğunluğa uymanın saptırmaya yol açacağını belirten Kuran ayetleri ve Hıristiyan çoğunluğun çizdiği bu manzara umarım kelle sayıcıları ve delil yerine evliyaya(!) güvenenler için yeterlidir.(Hz. Ömer’in, hadisleri “ümmetimin Mişna’sıdır” diyerek yakması için 11. Bölüme, Hıristiyan ve Musevilerle ilgili konular için 29. Bölüme, kelle sayma meraklılarına cevap için 33. Bölüme bakınız.)
Kuran’a göre insan beyyine (açık delil) üzere olmalıdır. Yani gelenek diye, böyle gördük, biz de böyle yapıyoruz diye uygulamalar, kelle sayımı ile gerçeği bulmalar Kuran’ın İslamı ile bağdaşmaz. Kuran’a göre, Kuran’ın kendisi beyyinedir(açık delildir). Demek ki Kuran’ı dinin kaynağı yapanlar açık delile uymuş olurlar.
KURAN’IN AÇIKLAMADIKLARI DİN DIŞI ALANDIR
Yukarıdaki ayetlerden Kuran’ın detaylı, etraflıca, türlü türlü şekillerde gerekli açıklamaları yaptığını Kuran’ın kendisinin söylediğini görüyoruz. Ayetlerde Kuran’ın etraflıca, türlü türlü şekillerde, detaylı bir biçimde açıklamalar yaptığını vurgulayan kelimelerin Arapçasını parantez içinde verdik. “Kuran başka kitaplara gönderme yapar, Kuran ana kitaptır, detayları başka kitaplardan öğreniriz.” demek tüm bu ayetlere karşı çıkmak, bu ayetleri yok saymak demektir. Aynı şekilde “Kuran’ı biz anlayamayız” tipi izahlar da Kuran ile çelişir. Kuran’ın izahlarına göre iman edenler Kuran’ı anlar. Kuran’ı anlamamak iman etmeyenlerin bir özelliğidir. Kuran’ı incelediğimizde gerekli tüm teferruatların Kuran’da yer aldığını görürüz. Örneğin Kuran, zorda kalıp başka yiyecek bir şey bulamayanların aşırıya gitmemek kaydıyla haram olan leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanları yiyebileceğini söyler.Hacca giderken başında hastalık olduğu için saçını kısaltanların ne yapması gerektiği de Kuran’da geçer. Teyze ve anne ile evlenmenin haram olduğu da Kuran’da vardır. Peygamber’in sırf kendisine farz olan gece ibadeti de Kuran’da geçer. Ebu Leheb’in Müslüman olmayacağı, Rumların yakın zamanda savaşı kazanacakları tipinde ancak Peygamber’imiz döneminde gözlenebilecek olaylara da Kuran değinir. Yukarıdaki örnekler ve daha birçok örnek, Kuran’ın tüm teferruatları verdiğinin delilidir. Kaç kişi domuz, leş gibi yiyecekler ile başbaşa kalıp başka hiçbir helal gıda bulamayacak kadar zor durumda kalıp, bunları yemek zorunda kalacaktır? Hacdayken hastalığı yüzünden saçını kısaltacak olan kişi sayısı binde bir bile değildir. Yani her bin kişiden birinin hayatta bir kere rastlaması ihtimali bile zor olacak bir detay Kuran’da vardır. Teyze ve anne ile evlenmeye kalkmanın çirkin olduğu aşağı yukarı herkesin bildiği, onbinde bir insanın bile kalkışmayacağı bir iğrençliktir. Kuran bu konu zaten bilinir dememiş, bunu da açıklamıştır. Yahudilere Cumartesi yasağı gibi yasakların da koyulduğunu belirten Kuran, hiç mümkün müdür ki inananlarına tüm yasakları belirtmesin? Hiç mümkün müdür ki Hacda saçını kısaltan adama yol göstersin de, kıyafet ve diğer hususlarda bir yasak varsa bunu kadınlara açıklamasın? Hiç mümkün müdür ki zorda kalana yukarıda belirttiğimiz izni açıklasın da midye, karides diye bir yasak varsa bunun açıklamasını başka kaynaklara bıraksın? Hiç mümkün müdür ki Peygamber’e özel farz ibadet açıklansın da tüm Müslümanlara farz olan tüm namazlar Kuran’da yer almasın? Allah’ın gönderdiği bir kitap var ve onun din adına tüm bilgileri içermediğini iddia edenler var. Allah’ın eksik ve başka kaynaklara ihtiyacı olan bir kaynak göndermesi mümkün mü? Allah’tan olanın, insanın yazacağı kitaplardaki açıklamalara, tefsirlere muhtaç olduğu hiç düşünülebilir mi? Eğer ki din adına Kuran’ın hacminden fazla bilgilere ihtiyacımız olsaydı Allah, Kuran’ı 2-3 kat daha kalın yapabilirdi. Böylece bizi yine başka kaynaklara muhtaç etmezdi. Kuran eğer ki dini açıklamada yetersizse niye indirildi? Allah dinin sadece bir kısmını açıkladı da, diğer kısmı için başkalarına mı muhtaç kaldık? Allah’ın kelimeleri tükenmez, Allah kelime sıkıntısı çekmez. Allah hiç kimsenin mezhebine, hadisine ihtiyaç kalmaksızın dinini tam olarak açıklamıştır.
KURAN’IN ANLAŞILMASI İÇİN TEFSİR, HADİS, İLMİHAL … KİTAPLARINA İHTİYAÇ YOKTUR
33-Onların sana getirdikleri hiçbir örnek yoktur ki, biz sana gerçeği ve en güzel yorumu (ahsena tefsir) getirmiş olmayalım.
Görüldüğü gibi kafirler hep Kuran ile uyarılmışlardır,bu yüzden kafirlerin itirazları da hep Kuran’a karşıdır. Yapılması gereken yorumlar da Kuran’ın içindedir. “En güzel yorum” ifadesinin Arapçası “ahsena tefsir”dir ve “tefsir” kelimesinin Kuran’da geçtiği tek yer yukarıdaki alıntıladığımız ayettir. Böylece Allah, Kuran’ın tefsirinin en güzel şekilde yine Kuran’la yapılacağının dersini vermektedir. Oysa Kuran’a eş koşulan birçok hadis de “Kuran tefsiri” diye satılan kitaplarda geçer. Kuran en güzel yorumu içerirken ayrıca başka yorum kitapları (tefsir kitapları) dinin kaynağı olamaz. Dinimiz tefsir kitapları olmadan da anlaşılır ve tastamamdır. Daha evvel belirttiğimiz sarf(türlü şekillerde açıklama), fussilet(detaylandırma) tipi kelimelerin Kuran için kullanılması da, Kuran’ın hiçbir hadis kitabına, mezhep kitabına, tefsir kitabına ihtiyaç duymaksızın her detayı içerdiğini gösterir.
2-Kuran’ı öğretti
18-O halde biz onu okuduğumuzda sen de onun okunuşunu izle.
19- Sonra onu açıklamak da bize düşer.
Allah Kuran’ın öğretilmesini de, açıklanmasını da üzerine almıştır. Kuran, kendi kendini açıklar. Kuran’ın bir ayetinde anlaşılması gerekli konu tamamlanmadıysa, başka bir ayetin ilave yapmasıyla, o ayeti açıklamasıyla konu anlaşılır. Yoksa Kuran’ın, Kuran dışı hadis, tefsir, içtihat başlıklı kitaplara ihtiyacı yoktur. Bu kitaplardan, bu kaynakların gereğinden Kuran hiç bahsetmez. Kuran, Allah’ın kendisini öğreteceğini, açıklayacağını ve kendi içinde en güzel yorumu(ahsena tefsir) yaptığını söyler.(Kuran’ın kendi açıklamasına şu konuyu örnek verebiliriz. 1- Fatiha Suresi 4. ayet “Din gününün sahibidir O” şeklindedir. Din gününün ne olduğunu anlamayan kişiler tüm Kuran’da bu terimi araştırırlar. Bu terimin 15- Hicr Suresi 35. ayet, 26- Şuara Suresi 82. ayet, 37- Saffat Suresi 20. ayet, 38- Sad Suresi 78. ayet, 83- Mutaffifin Suresi 11. ayet ve diğer geçişlerini inceleyenler bu terimin öldükten sonraki yeniden dirileceğimiz günü ifade ettiğini anlarlar. Bu örnekte olduğu gibi din adına anlamamız gereken tüm bilgi Kuran’ın içindedir. Kuran kendi kendini açıklar.)
PEYGAMBERİMİZİN ŞİKAYETİ
Kuran’ı dinin merkezine koymalı ve Peygamberimiz’e uymanın, Kuran’a uymakla olacağını bilmeli, Peygamberimiz’i ve dinimizi iftiralardan kurtarmalıyız. Peygamberimiz’in Allah’ın huzurunda ümmetinden tek şikayeti ayette şöyle geçer:Gerçekten de Peygamberimiz’e uyduğu söylenen birçok kişinin sergilediği manzara budur. Sözde Kuran el üstündedir, kutsaldır, fakat Kuran aslında hayata uygulanmayan, dini tek başına belirlemeyen bir kitap olmuştur ve yüzlerce dini kitaptan birine çevrilmiştir. Kişiler dinlerini ilmihal kitaplarından öğrenmekte, Kuran ise anlaşılmak için değil, sadece seslendirilmek için okunmakta, böylece devre dışı tutulmaktadır.
Tüm bu ayetler ve açıklamalar, Kuran’ın dinin tek kaynağı olduğunu başta kendisinin açıkladığını göstermektedir. İleride Kuran’ın dinin biricik kaynağı olduğuna dair burada belirtmediğimiz delilleri de konuların içinde göstereceğiz. Aslında Kuran’daki bu ayetler, Kuran’ın tek kaynak olduğunu ve İslam’ın eğer bir şey İslamı olacaksa Kuran İslamı olması gerektiğine delil olarak yeterlidirler. Peygamber’e iftira olarak uydurulan hadisler başta olmak üzere, mezhepler, tarikatlar ve gelenekleri irdeleyerek, Kuran dışında kaynak kabul etmenin sonunun nasıl felaket olduğunu gözler önüne sereceğiz. Diğer bölümlerle beraber, özellikle 27. Bölüm'ü dikkatlice okumanız, Kuran’a göre Kuran’ın yeterli olduğunu anlamanızı daha da iyi sağlayacaktır.
Bugun Toplam Ziyaretçi Sayısı 13 ziyaretçi (28 klik) Sitemizi Ziyaret Etti Ehlen Ve Sehlen